
Özgürlüğün Sınırları: Mimarlıkta Yaratıcı Pratikler
Yaratıcılık, insan olmanın en saf yansımalarından biri olarak kabul edilir. Bu bağlamda, “özgür yaratım” fikri, yalnızca sınırların kalkması anlamına gelmemekte; aksine, yeni soruların sorulmasına, sorumluluk alanlarının yeniden tanımlanmasına ve tasarımcının hem kendine hem de toplumuna karşı konumlanışının tekrar düşünülmesine olanak tanımaktadır.
Özgür yaratım nedir? Yaratıcılık kime aittir? Ve en önemlisi: Özgürlük hangi sınırlar içinde mümkündür?
Mimarlık mesleği, bireysel yaratıcılıkla kolektif sorumluluğun kesişiminde yer alır. Özgür bir yaratım, yalnızca estetik ya da bireysel ifadeye indirgenemez; toplumsal bağlamda da adil ve liyakatli bir üretim süreci gerektirir. Bugün mimarın özgürlüğü; piyasa dinamikleri, mevzuatlar, teknolojik araçlar ve hatta algoritmalar arasında sıkışmaktadır. Ancak tam da bu noktada, özgür yaratımın ve mimarlığın sınırlarının/sınırsızlığının sorgulanması gerekir.
Mimarlık, salt bir üretim pratiği değil, aynı zamanda bir anlam inşasıdır. Bu anlamı inşa ederken özgürlük, hem eleştirel düşüncenin hem de yaratıcı cesaretin temelidir. Mimari yaratıcılığın özgür olabilmesi için sadece mimarın değil, tüm üretim ortamının ve mimarinin tüketiminin özgürlükçü, adil ve liyakate dayalı bir yapıda olması gerekir. Kolektif üretimin kıymeti, bireysel yaratıcılığı bastırmak değil, onu beslemek ve çoğaltmaktır.
Yaratıcı özgürlük; ancak mekânda adaletin, şeffaf ilişkilerin ve etik bir üretim ortamının varlığıyla anlam kazanır. Mimar, bu zemini yalnızca paylaşan değil, aynı zamanda talep eden ve inşa eden bir özne olarak yeniden düşünülmelidir. Bugünün çoğul, kırılgan ve sürekli dönüşen yapılı çevresinde, özgür yaratım bireysel bir hak olmanın ötesinde, toplumsal bir sorumluluk ve kolektif bir değer olarak ele alınmalıdır.
Mimari yaratıcılığı sınırlayan etkenler çoğunlukla kurumsal, politik ve teknolojik yapılarla ilişkilidir. Bu sınırlarda özgür bir tasarımcı kimliğinin nasıl var olabileceği, günümüz mimarlık pratiğinde temel bir sorgulama alanıdır. Yaratıcı sürecin adil ilkelerle gelişmesi, kişisel bir tercihin ötesinde mesleki sorumluluğun da bir parçasıdır. Üretim süreçlerinde şeffaflık ve adaletin gözetilmesi, yaratıcı potansiyelin daha kapsayıcı biçimde açığa çıkmasını sağlar. Yaratıcılığın coğrafyası ise yalnızca fiziksel değil; kültürel, ekonomik ve politik sınırlarla da şekillenir ve bu sınırlar kimi zaman kısıtlayıcı, kimi zaman dönüştürücü bir potansiyele sahiptir.
Bu bağlamda bu sayıda yer alacak yazılarda;
-Mimari yaratıcılığın kurumsal, politik ve teknolojik sınırlar karşısındaki konumlanışı,
-Mekânda adaletin tasarımla ilişkisi,
-Yaratıcılığın coğrafi ve kültürel sınırları,
-Bireysel özgürlük ve kolektif sorumluluk arasındaki denge,
-Tasarımda etik sınırlar,
-Yapılı çevre üretiminde özgür yaratıcılığın yeri ve koruma kültürü,
-Toplumsal krizler karşısında mimarın özgürlüğü
gibi konu başlıklarının ele alınması beklenmektedir.
EGE MİMARLIK 129. SAYISI İÇİN “ÖZGÜRLÜĞÜN SINIRLARI: MİMARLIKTA YARATICI PRATİKLER” TEMASIÜZERİNE KATKILARINIZI BEKLİYOR! Tema kapsamındaki makalelerinizi ve görüş yazılarınızı tema metnine ve Ege Mimarlık Yazar Rehberi’ne uygun olarak 4 Ağustos 2025 Pazartesi gününe kadar egemim@izmimod.org.tr adresine gönderebilirsiniz.
Son Gönderim Tarihi:4 Ağustos 2025
4 Ağustos 2025: Makalelerin (tam metin) teslimi
13 Ağustos 2025: Makale ön değerlendirme sonuçlarının açıklanması
8 Eylül- 22 Eylül 2025: Makale 1. revizyon tarih aralığı
13 Ekim- 27 Ekim 2025: Makale 2. revizyon tarih aralığı